Ben ilk önce Lara’yı tanıdım. Yaşıyordu. Hayatımda yeni pencere açtı.
Sonra Lara uçtu. Kelebek gibi uçtu.
Sonra Nevin’i tanıdım.
Ve artık ikisi de hayatımın bir parçası.
Bu pencereden Lara’nın Annesi Nevin Berkmen Tanrıkulu istediği zaman bizimle olacak. Yüreğinden geçenleri istediği gibi paylaşacak.. Kurşun kadar ağır, kor kadar sıcak ama sonsuzluk kadar sevgi dolu bir hikayesi var işte başlıyoruz..
Seda Kansu
Bir anne babanın çocuğu ile en son yapmak isteyeceği konuşma,kanserle bir sene boyunca umut ile, sıkılmadan, yorulmadan, isyan etmeden savaşan kızının aldığı kemoterapi ve t-hücreleri tedavisinin sonuç vermediğini söylemektir. İşte o konuşmayı ben ve eşim kelebek kızımız Lara ile gözlerini bu dünyaya kapamadan 2 hafta önce yapmak zorunda kaldık. Aradan aylar geçmesine rağmen, halen o sakin bakışını asla unutamıyorum. Hayatının filizinde gencecik kızımız bize sakin sakin “Lütfen benim için üzülmeyin, ben özüme gidiyorum” diyebilecek kadar müthiş bir insandı. Norwalk Gençlik Senfonisinde fülüt çalan, yüzme takımında senelerce başarıdan başarıya koşan, yüksek matematik sınıfında sürekli A alan ve okul eğitimi süresince yüksek taktir almasından dolayı gittiği okuldan tebrik mektubu alan, tatlı, kibar ve terbiyeli bir evlattı.
Lara’mız bize 15 Ağustos 2014’te, henüz sadece yeni 14 yaşına girdiği zaman veda etti.
Kendisinin bizden tek istediği rica ona yalan söylemememizdi. Tedavisi boyunca her aldığı kemoterapinin, ilaçların ismini büyük cesaret ve dikkat ile takip etti. Hiç isyan etmeden sonuna kadar savaştı ama maalesef kapıldığı girdaptan kendisini kurtaramadı. Anne baba olarak elimizden ne geliyorsa 11 ay boyunca yapmamıza rağmen biricik kızımızı lösemiye kaybettik.
Bizim lösemi ile yorucu savaşımız 24 Eylül 2013’te başladı. Nerdeyse 1 sene boyunca hafta içi ben, hafta sonu babası bir salise kızımızı yalnız bırakmadık. İkiz kardeşi Alp, yengesi, dayısı, arkadaşları, öğretmenleri ellerinden geldiğince hastaneye ziyarete gelip Lara’ya moral vermek için çok çaba gösterdiler.
İnternette araştırdık, kendimizi bu hastalıkla ilgili her türlü bilgiye ulaşabilmek için eğittik, tıp makaleleri okuduk, yılmadan hiç bilmediğimiz ve daha önce karşılaşmadığımız bu korkunç hastalık karşısında öğrenim sahibi olmak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Doktorlara, hemşirelere sormadığımız detaylı soru kalmadı. Elimizden geldiğince gerek ailemizin içinde ya da etrafımızda tanıdığımız bütün doktor akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan yardım istedik. Bize verdikleri bütün bilgileri sünger gibi içimize çektik. Sürekli sorduk, soruşturduk.
Fakat maalesef bu kadar çırpınmalarımıza rağmen Lara’nın tedavi gördüğü hastanede doktorlardan istediğimiz desteği ve tedaviyi alamadık.
Lara, Boston-Amerika doğumlu. Amerika’da çok tanınan ve dünyaca ünlü bir Üniversiteye ait bir hastanede tedavi gördü. Bu hastanenin ismini özel sebeplerden dolayı burada söyleyemeyeceğim çünkü şu an o hastaneye karşı dava açmış durumdayız. Kızımızın 5 buçuk ay bu hastanede gördüğü tedavi süresince istediğimiz sonucu alamayınca, tedavinin ortasında başka bir kanser hastanesine gitme kararı aldık. Verdiğimiz en önemli kararmış meğerse. İkinci gittiğimiz hastanede Lara’nin lösemi (AML,5) teşhisinin doğru olmadığını, bu yüzden doğru kemoterapi almadığı için remisyona giremediğini öğrenince beynimizden vurulmuşa döndük. Şok geçirdik resmen! Üzgün ve kızgın olmamıza rağmen kızımızı kurtarabilmek için deliler gibi çabalamaya devam ettik. Aylarca uğraştığımız yorucu yolculuğa en sonunda bir nokta koyduk ve güzel meleğimizden istemeye istemeye ayrıldık. Bugün kalbimiz sızlıyor, gözümüzün yaşı dinmiyor, özleminden içimiz kan ağlıyor fakat kızımız için halen savaşmayı elimizden bırakmıyoruz. Kendisi hayatta iken savaştık, kendisi vefat ettikten sonra da savaşmaya devam ediyoruz.
Yukarda bahsettiğim hastanede su an Lara gibi bir sürü çocuk kanser tedavisi görüyor. Kim bilir ne hatalar yapıyorlar? Kim bilir hangi aileyi/çocuğu zor durumda bırakıyorlar? Maalesef bir sürü çocuğun canına kıyıyorlar. İşte bunu bildiğimiz için, hem Lara adına hem de tedavi gören diğer çocuklar adına bu hastaneyi, doktorları, patologları mahkeme önüne çıkarmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sonuçta eğer “KANSER” bana bir şey öğretmişse, o da “karşımıza çıkan hiç bir zorluktan, doktorlardan, kurumdan korkmamak, çekinmeden ve yılmadan sonuna kadar savaşmaktır”.
Buradan herkese sesleniyorum. Eğer çocuğunuza karşı gerek hastanenin, gerek doktorların, gerek patologların ve gerek büyük kurumların haksızlık yaptığını düşünüyorsanız/hissediyorsanız, hiç çekinmeden ve yılmadan üzerlerine gidin. Doğruyu bulun, çıkarın ve ne gerekiyorsa yapın. Tanrı’dan başka hiç bir gücün çocuğunuzun hayatını almaya hakkı yoktur. Eğer bir hata yapılmışa ve sonuç ölümle bitmişse, kanun karşısında gereği neyse o yapılmalıdır. Biliyoruz bu dava ne Lara’mızı geri getirecek, nede gözümüzün yaşını dindirecek. Ancak bu davanın sonucunda eğer başka çocukların hayatını kurtarma şansımız olursa, ne mutlu bize. Eğer bu davayı kazanırsak, elde ettiğimiz parayı da gerek Türkiye’de, gerekse Amerika’da kanser ile savaşan bütün çocuklar için güzel ve ilginç projelere bağışlayacağız. Sonuçta Lara boşu boşuna bu hayata gözlerini yummuş olmayacak. Lara adına güzel projeler yapacağız ve başka çocukların suratına gülümseme getireceğiz. Lara’nın ismini son nefesimize kadar elimizden geldiğince yaşatacağız. Herkese sevgi ve saygılarımı iletiyorum.